10 Nisan 2014 Perşembe

Asansör

Adam restorandan çıkarken yalpalamadan yürümeye çalıştı.
Dumansız Bölüm’e geldi ve ağzındaki sigarayı sepete attı.
Sepet ıslaktı. Yanar sandı adam, ama yanmadı.
Uzaklaştı adam, şimdi asansörlerin önünde bekleyen çiftin arkasındaydı.
Çifte şöyle bir baktı... Kol kola girmiş, bir kadın bir oğlan.
Kadın elli gösteriyor, göğüs dekoltesiyle otuz beş.
Oğlan yirmisinde gibi, kol saatiyle otuz beş.
"Ortada buluşmuşlar..." diye düşündü adam. "Aşk nelere kadir!"
Kadın sarhoştu. Ayakta durmasını, oğlanın dengesine borçluydu.
Oğlan bir yandan kadını tutuyor, bir yandan hayal kuruyordu.
"Seni seviyorum, sensiz geçireceğim günleri hasretle beklediğimin onda biri kadar." 
Fark etmiş gibi ona dönen kadın, adamın pazularıyla oynuyordu.
"Aşkım, yaşam ölümden doğar!"


Asansör kapılarının yanında mekanik göstergeler vardı.
Göstergeler güven vermiyordu.
Yine de ısrarla, asansörlerin birinin on iki, diğerinin altıncı katta olduğunu söylüyordu.
İki rakamın da yanında aşağıya doğrultulmuş birer ok duruyordu.
Adam, az önce restorandan çıkarken üzerine döktüğü kırmızı şarabın değerini düşündü.
“Ne pahalıdır kim bilir?” dedi kendi kendine.
Cevabı bulmaya çalışırken düşünceleri bölündü.
Asansör geldi, kapı açıldı.
İçeriye girip, kendisini iki metreye bir metrelik aynadan yapılmış bir duvarın önünde buldu.
Beyazı koyu kan rengine çevirmiş şarap lekesini bir de cepheden gördü.
Göğsünün hemen üzerindeydi.
Gömleğiyse, öyle manevi değeri yüksek bir gömlek değildi.
Olmaması sevindiriciydi. 
Yine de o, başına gelenlerden keyfi kaçacak kadar titizdi.
Biliyordu ki üzerini değiştirmek için odasına çıkması yatakta sızması demekti.
Bu da gecenin sona erdiğine işaret ederdi.
“Alelade 10-15 gömleğimden sadece biri…” demeliydi.
22 yaşında bir şarapla mukayese edilemeyecek kadar önemsiz.
Fiyatı kim bilir kaç lira!
Liraları düşününce bir an aklına Reno’nun cafési geldi.
Bu kadim dostunun kasasını, burada 22 yıllık şarabı üzerine dökmek içi mi boşaltmıştı?
Bir daha oraya hangi yüzle gidecekti?
Veya daha önemli soru…
Bir daha oraya ve oradakilere gidebilecek miydi?
“Çok uzak...” diye düşündü “ve beynim bunları düşünmek için fazla dolu…”

***

Hareketleri, içtiği şarabın etkisiyle daha da yavaşlamıştı.
Refleksleri düşüncelerine yetişemiyordu.
Kafasını sola çevirdiğinde, beyne giden görüntünün de sola dönmesi epey vakit aldı.
Görüntü oturduğunda oğlanla kadının öpüşmelerini yakaladı.
Elindeki mendille tekrar gömleğini temizlemeye davranmıştı ki asansör durdu.
17. katta, asansörün koridora açılan kapısında, adam gömleğinin düğmelerini açtı. Soyunmaya başladı.
Gömlek çıkmıştı, leke hala oradaydı.
Derisinin bir bölgesi, kuru şarap rengindeydi.
Dokundu lekeye, canı yandı.
Sonra bayıldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder