6 Şubat 2014 Perşembe

Kadının Adı Yok: Frances Ha

27 yaşındaki Frances'in mucizesiz dünyasına hepiniz hoş geldiniz. Altyazı dergisinin Şubat 2014 sayısında yapılmış bir yorumu alıntılamak, bütün hislerimi hiç çaba sarfetmeden aktarmama yeterli olacaktır. İzleyiniz, izletiniz. Ana karakterine göre mutlu, biz Hollywoodkolikler için ne olduğu belli olmayan sonuyla Frances Ha, bu yıl izlediğim en iyi filmlerden...



"Frances Ha'yı sevmemizin başlıca sebeplerinden biri, nihayet kendine ait bir eve yarım yamalak yerleştiğinde bile soyadını posta kutusuna sığdıramayan karakteri Frances şüphesiz. İlk koreografisini sahneye koyan Frances "hata gibi görünen şeyleri seviyorum" derken sadece sahnede olup bitenlerden değil, belli ki kendisinden ve hayatından da bahsediyor. Dansçı olduğunu sık sık duymasak ve kendini sevdirmeye çalıştığı yeni arkadaşları Benji ve Lev'e sergilediği bir iki figürü görmesek, o sarsak halleri ve hantal bedeniyle bir dansçı olduğuna inanmamız zor. New York'ta belli bir çevrede tutunmaya çalıştığı, bir evden diğerine sürüklendiği, kira denkleştirmek için ne yapacağını bilemediği hayatında gerçek yoksullara hakaret olacağı için kendine yoksul demeyecek olan Frances, garson değil, sadece bardak dolduruyor. Uğruna erkek arkadaşından ayrıldığı Sophie'nin onu terk ettiği gerçeğiyle bir türlü yüzleşemeyecek. Hep yanlış zamanda yanlış yerde olacak; sanki soru soruyormuş gibi bir eli havada kalacak, ortamdaki muhabbetlere eşlik edemeyecek, uyum sağlamak için ne kadar ağız değiştirirse değiştirsin, tutturamayacak. Çabaladıkça daha da tuhaf görünecek. Ayrıca Frances evlenmek için fazla uzun. Ama sadece ilişkilere dair değil, hayata dair de tek beklentisi, kalabalık bir partide bir odanın diğer ucundaki O insanla göz göze gelip bir an paylaşmak ise, biz o anı Frances'le sinema salonunda paylaşıyoruz zaten. Tamamı "-mış gibi" bir dünyanın ortasında, "-mış gibi" olduğunun en farkında karakter Frances, sevmemek ne mümkün." Senem Aytaç


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder