29 Eylül 2014 Pazartesi

Odadan Kaçış

"Zamanın hiç yaşanmamış bir köşesinde kendi başına duran bir hikaye vardı. Uyanık düşlerinde bir grup insan, bu hikayeye bir saatliğine dahil oldu. Birlikte olmanın verdiği coşkuyla, anıların peşinden gittiler. İpuçları ışık olup onlara yol gösterdi. Odadan Kaçış onların tek amacıydı."


İnsanoğlu hayal eder. Okuduklarını gözünde canlandırır, dinlediklerini kişilere yakıştırır, izlediklerini ya kahramanın yerinde ben olsaydım diye değerlendirir. Hayallerin kaynağı da tam olarak burasıdır: Ben olsaydım ne yapardım dürtüsü


Anılar. Anıların doğru düzgün bir tarafı yoktur bana kalırsa. Hatta bence anılar, enikonu rahatsızlık kaynağıdır. Eğer kötülerse, yaşayanın belleğinde illa ki bir yara bırakmıştır. İyilerse de... Eski günlerin mutluluğunu şimdiki zamanla karşılaştırmak eski günlere yapılmış çok sağlam bir torpil. Eski günler zaten asla geri gelmeyecek oluşlarıyla maça 1-0 önde başlarlar. Bir de bu günleri mutlulukla hatırlamak, karantina garantili depresyon!


Tabi bunların hepsi kendi anılarınızsa kötüdür. Ama bir taraftan da insan meraklı bir hayvandır. Bu yüzden karşı pencereye gözü takılır, bu yüzden gülen bir topluluk gördü mü içten içe neden güldüklerini düşünür. Yani, neresinden baksan, birilerinin anılarını merak etmek doğamız gereğidir.


Odadan Kaçış bu yüzden var. Doğamızın gerektirdiğini; topluma zarar vermeden ve eğlenceli bir şekilde ifa edebilelim diye. Perdede gördüğümüz o pek heyecanlı sahnelerden ya da bayıla bayıla defalarca okuduğumuz romanın satır aralarından fırlamış bir dürtü Odadan Kaçış. Esrarengiz. Biraz da gergin. İnsana tatmini ve tatminsizliği, sabırsızlık ve sükuneti aynı anda yaşatan bir histeri krizi.

Detay için: www.odadankacis.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder