"...
Büyük kelimelerden her zaman kaçındı ve büyük kelimeler kullandığını gördü. Küçük kelimeleri kendine yakıştıramadı; oysa küçük kelimelerle suçlandı ve kendini küçük kelimelerle savundu. Bütün insanlar, ellerini uzatarak işaret parmaklarıyla suçladılar onu, kelimeleri yüzünden. Herkese ihanet etmişti. Burhan, Metin, annesi, Sabri, babası, Mimar Cemil ve daha birçok kimse vardı. Metin: "Ben keman çalarken ve Türkçe tango dinlerken benim adıma utanmaya ne hakkın var?" diye soruyordu. Burhan saldırıyordu: "Her gün benimle birlikte yaşadın, seni sevdiğime hiçbir zaman inanmadın." Annesi ihmale uğradığını söylüyordu. Babası: "Bana hep isyan ettin; küçümsedin beni!" diye tepiniyordu. Bazı okumuş arkadaşları da, kültürsüzlüğüne bakmadan giriştiği işlerle acı acı gülerek alay ediyorlardı. Sabri: "Ayağım kokuyor diye beni sevmedin," diyordu. Bazılarını dinlerken yüzünde bir sıkılma izi belirirmiş, birinin yanında ötekinden utanırmış, dilencilere sadaka vermezmiş, Kenan'la Alman hayranı diye alay edermiş, biraz bilince siz anlamazsınız diye azarlarmış, sıkışınca kaçarmış, bekletir aramazmış, kadınların bacaklarına bakarmış, bu yaşa gelmiş daha... Herkes davacıydı. Sonra, hep birlikte, "Bizi başkalarına çekiştirdin!" şarkısını çok sesli kanon biçiminde söylediler.
..."
Bazı şeyleri yapmak için doğru zamanı beklediğimi fark ediyorum. Örneğin Godfather Serisi'ni yeni izledim. Pek çok kişinin liseyi bitirmeden başladığı, üniversiteyi bitirmeden onlarca kez izlemiş olduğu filmleri, okuduğu kitapları yeni yeni görebiliyorum. Cahillikten mi kaynaklanıyor, yoksa aman Allahım çok mu yoğunum... Değil. İkisinin de doğru olmadığını biliyorum. Belki tembellik. Ya da felsefecilerin deyimiyle faydacı yaklaşım. İşime yarayacak mı kaygısı... Neyse ne, saçmalık sonuçta...
Ama geç oluyor güç olmuyor bu aralar bende kavuşmalar. Kendimi kandırmak için mükemmel bir yol buldum mesela: "Ben bu eserleri, şimdiki aklımla hatırlamak istediğim için bu kadar bekledim..."
Hay yaşa Polyanna...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder