23 Mayıs 2014 Cuma

Kırmızı Sözler

Nereye aidiz, nerede yanlış yapıyoruz? dedi. Eğer burada bir şey yoksa, neden hala buradayız? Sonra ekledi. Bu başka bir zaman, bu başka bir gün... diyecek oldu.

Numaralar yeni ama sayılar hep aynı. diye kestim sözünü. Kendinden kaçıyorsun, bu asla değişmeyecek. Sonra bir fikir geldi aklıma, hemen düşüncelerimi açıklamaya koyuldum: Eğer kendini öldürmeyi deneyebilirsen... Daha da konuşacaktım.

Ama o bir anda bağırmaya başladı. Bize biraz aşk ver, biraz aşk ver!

Biz asla yeterince aşka sahip olamadık, asla yeterince aşka sahip olamadık. diye yanıtladım onu, onun gibi cümlemi iki kere söyleyerek.

Bize biraz aşk ver, biraz aşk ver! diye bağırdı tekrar.

Biz asla yeterince aşka sahip olamadık, asla yeterince aşka sahip olamadık. diyen bakışlarımı diktim üzerime bağırışlarına anlam veremeyerek.

Anlayışsızlığı canımdan bezdirmişti. Elim IKEA'dan alınmış sunta masanın üzerinde, gözüme masadan daha pahalı gelen Johnnie Walker'a uzandı.

Onu bir kupaya boşalt ve içmeyi dene. dedi belli belirsiz duyulan sesiyle. Bir yandan da viskinin yanında yemek için çantasından Antep fıstıklı çikolata çıkarıyordu.

Onları bir kutuya boşalt, cehenneme gidebilirsin. dedim dik dik yüzüne yeni alınmış kaşlarına bakarak.

Yolumuza devam edeceğiz. dedi kızgınlığıma aldırmadan.

Viski çişimi getirdi. Tuvalete gittim.

Döndüğümde bozulmuş plak gibi başa sarmış, tartışmamızı başlatan kelimeleri yineliyordu.

Nereye aidiz, nerede yanlış yapıyoruz? dedi Eğer burada bir şey yoksa, neden hala buradayız?

Ona bakmak beni sinir etmişti. Henüz bir yudum almış olmama rağmen çişimi getiren viski dolu bardağa baktım. Bardak benimle konuştu.

Onu acısıyla bırak, bütün yalnızlığıyla bırak. dedi bardak.

Eğer dönmezsem, asla büyüyemeyeceğim. dedi karşımdaki. Onu dinlememeye çalışıyordum. Dikkatim bardaktaydı ama o bir türlü susmuyordu. Eve geleceğim zaman kapıyı yarı aralık bırak.

Deneyeceğim. dedim onu susturmak için. Denediğimi görmüyor musun?

Yine bağırmaya başladı mendebur. Bize biraz aşk ver, biraz aşk ver!

Biz asla yeterince aşka sahip olamadık, asla yeterince aşka sahip olamadık. diye yanıtladım onu Allah seni kahretsin tonlamasıyla...

Bize biraz aşk ver, biraz aşk ver! diye bağırdı bu kez bardak. Şaşırdım.

Biz asla yeterince aşka sahip olamadık, asla yeterince aşka sahip olamadık. diye fırlatıp attım bardağı.

Dikkatsizce attığım bardak, karşımdakinin kafasına geldi. Olduğu yerde yan tarafına devrildi. Telaşla yanına gittim. Şakağından kan süzülüyordu. Kafasını tutup kendime çevirdim. Öpmek için. Ama o konuşmaya başladı. Daha doğrusu konuşmasını bitirdi:

"Bir şarkı olsaydım, sözlerim hep kırmızı olurdu."

Sonra öldü.

Sonra şarkı çalmaya başladı.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder