Çocukluğumdan bu yana, her zaman, bir şeyleri beklemeye alıştım ben. Fakir edebiyatı değil, bal gibi bekledim hem de. Değeri arttı mı o beklediğim şeyin bilmiyorum ama bekleme durumuyla aramı iyi tutmama yardımcı olduğu kesin.
Bekledim ki ay başı gelsin, Power Rangers takımımın son üyesi de tamamlansın. Pahalıydı namussuz.
Bekledim ki sokak arasında yaptığımız mahalle maçlarını izlemeye kızlar da gelsin.
Bekledim ki okuldaki ilk gün zaman çok çabuk geçsin, son gün bitmek bilmesin.
Bekledim ki, lise sınavlarında çok güzel bir yeri kazanayım, diğerlerinden farkım olsun. Kimdiyse o diğerleri, neden daha önemliydiysem onlardan. Özal kafası işte. Ama dedim ya, bir fark lazım dedim, sonra işin beklemekle olmayacağını anladım, başladım çalışmaya...
Beklemedim bir gün, lise biterken, böyle sonlarına doğru içime bir his gelip oturdu. Üniversiteye girmeliyim, dedim. Ama öyle sıradan, lâlettayin bir üniversitenin lâlettayin bir bölümü olmamalıydı hedefim. Beklemediğim bir şeyi beklemeye sürüklendim, sıvadım kolları, beklemekle olmaz deyip ilerledim kazanmayı beklediğim okula...
Şimdi yine bekliyorum. Güzel haber bekliyorum, belli tarihleri bekliyorum, yıllardır alıştırıldığım için farklı olmaya, diğer insanlardan farklı olmayı bekliyorum. Anlayacağın, bekliyorum da bekliyorum. Ve bazı beklemeler çalışmayla düzeltilebilirken bazıları düzeltilemiyor, yeni yeni bunu da fark ediyorum. Sonra bazen düşünüyorum. Sonunda tüm beklediklerimize kavuşacaksak, neden senfonik müzik dinlemiyorum.
Senfonik şarkıların çok sevilmesinin de, bazı kimselere pek hitap etmemesinin de sebepleri var. Ben seviyorum. Ve kendi nedenimi buldum. Beklemek. Ben şarkıların yükseldiği anı seviyorum. Ya da çok yüksek perdeden başlamışsa dibi gördüğü o anı duymayı. Değişikliği seviyorum. Kafam çalışıyor, notaların lise fiziğinde yer alan Dalgalar Kuramı'ndaki gibi aktığını görünce. Bazı şeyleri boşuna beklememişim, diyorum.
Sonra gidiyorum. Eğer biraz aynı kafadaysak, bu şarkıda beklemeniz gereken dakikayı da söylüyorum. Ama öncesini içinize sindire sindire dinleyin. Zira önceki kısımlar dinlenmeyince, o kopuş noktasının etkisi azalır diye korkuyorum.
5.35'ten itibaren tüyleri diken diken olanlar parmak kaldırsın!
Eleni Karaindrou - Eternity and A Day
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder