15 Ağustos 2012 Çarşamba

11!

"... sadece senin aşkın avutur beni
unutturur bana bütün dertlerimi
şefkatli kollarınla sar beni bu gece
istediğim aslında çok değil..."

"Onu düşünüyorum. O kim, hatırlamıyorum... Kendimi hâlâ moda sokabiliyorum... Ne kadar kızılası birşey! Böyle şeyler yapma yoksa vergi kuyruğunda g.tünü keserler, diyen fazla ciddi arkadaşımın sesini duyuyorum. Kendisi büyük olma kıstaslarını tamamladı tamamlayacak... Sese dönüyorum. Yanım boş. Yani koltukta yatan kağıdı ve kalemi saymazsak ölesiye boş. Ama arkadaşım? İyi de, durum müsaitti ve onu düşündün. Ne yani çok mu paranormal? Öyle ya, sesini duyduysan illa ki yanında olması gerekmez. Nice psikolojik hastalıklar kurudu bu uğurda, seç birini sen de onlardan birisindir belki. Yanlış. Çok yanlış..."

"Yoldayım. Otobüste. Kafamda çeşitli planlar var. Evime dönüyorum. Yani ailemin yaşadığı yere. Garip bir duygu, eskiden evim deyince açıklama yapmam gerekmezdi. Üstüne alınma... Sana değil, kendime."

"Ne vardı. Hah, O'nu düşünüyorum. O kim? Neo mu? Zevzek! O'nu düşünüyorum. Adile Naşit gibi kadın diyorum ondan bahsederken arkadaşlarıma. Böylece hiçbiri arzulayamıyor ama gerçekten seviyorlar kendisini. Doğru kişiyi bulmuşsun, diyorlar. He, diyorum. Diyecek birşey bulamayınca "He..." derim ben."

"Bence biriyle tanışmadan önce onun hakkında bu şekilde bilgilendirilmek güzel ve bir o kadar da önemli. Öyleyse muhtemelen kendisinden Adile Naşit diye bahsedildiğini duysa kızacak olan bu muazzam güzellik, belki o kadar da kızmayacak."

"Bunları düşünerek yaşayabilirim. Yani aşağı yukarı 30 senelik bir zamandan bahsediyorum. Böyle yaşayabiliyorum, ancak düşündüklerim toplasan beş dakikayı geçmiyor. Başım ağrıyor, yüzümü yıkamak istiyorum, çocuğum geliyor aklıma... Aramak istiyorum ama henüz o kadar güzel çekmiyor şebekeler..."

"Baksana kaçırılan milletvekiliyle bile iletişim kuramayabiliyorlar."

"Politika konuşmuyorum, sadece çocuğumu aramamak için bahaneler üretiyorum. Biliyorum. Ve kendimi bu kadar güzel kandırabildiğim için kendimle gurur duyuyorum."

"İstanbul'dan çıkmak bile saatlerimi alıyor. Gidebilmek, gittiğin yere hala gitmek isterken gidebilmek bazen o kadar uzun sürüyor ki gitme isteğin geçiyor. Çok garip. Ama beni orada bekleyenler var. Ve fena özlediğim alışkanlıklarım. ...used to... dediğim bir sürü şey var. Ama araba köprüye giremiyor bir türlü. Bakım çalışması mı neymiş! İnsanın canı sıkılıyor. Ne yapabilir, bilmiyor. Özellikle otobüste zaman duruyor. Bekliyor ki öndeki adam hareket etsin ve otobüs gitsin, ya da şu tam önümde oturan lavuk koltuğunu biraz kaldırsın... Yıl 2012... Artık bunlar halledilebilir öyle değil mi?"

"Nihayet köprüdeyim. Çocuğu aramak istiyorum. Kağıt kalem var yanımda. Koltuğun üzerinde. Duruyorum, ailemi düşünüyorum. Babamı. Annem gelmiyor aklıma... Belki üvey annem. Cici annem... Benimle uçmak ister misin? Bugün 15 Ağustos 2001... Doğru söyle, benimle uçmak ister misin?"

"Otobüs nihayet ilerliyor. Yolun karşısı kalabalık. Hayır, dönüş saati olduğu için değil. Birşeyler oluyor. Kameralar var. Evet evet, aynı Redd'in şarkısındaki gibi... 'Mutlu Olmak İçin' miydi? Evet, galiba oydu... İyi de kameralar neden orada? Birşey anlamıyorum. Birisi mi atlıyor, yoksa çoktan atlamış mı! S.ktir! Orada bir araba var... Bir Peugeot. 34 KBP 09... Yavuz?!"

Tam 11 yıl olmuş...
 
  

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder