9 Ekim 2013 Çarşamba

yine gelsen; hep film izlesek senle 03

Kynodontas / 2009 / Giorgos Lanthimos

Bir Cumartesi akşamı...

Bir arkadaşınla buluştun. Haftalar sonra kendisiyle ilk kez görüşmüşsün ve konuşulacak şeyler birikmiş. Üstelik son günlerde çoook uzun zamandır olmadığın kadar heyecanlısın. Dolayısıyla tüm konuşmalar bu heyecanını paylaşmaya yönelik...

Arkadaşınla oturuyorsunuz. Aslında boykotta olan dünyaca ünlü bir kahve devinin açık alana atılmış sandalyelerine tünüyorsunuz. Bir şeyler anlatıyor. Kafanın dağınık olması onu eğlendiriyor. "Anlat bakalım." diyor sana.

Bütün gece konuşuyorsun. Anlattıkça anlatmak istiyorsun, ama kendini engelliyorsun. Anlatacaklarının büyük kısmını kendine saklıyorsun, bazıları sana özel ve öyle kalmalı. Bazen fikirlerini almak istiyorsun, o kadar çok gülüyorsun ki karşındaki gerçek fikirlerini mi söylüyor ayırt edebilmen mümkün değil. Ama arkadaşın hep iyi şeyler söylüyor. "Seni böyle gördüğüme çok sevindim." diyor. "Mutlu olmayı hak ediyordun zaten." "Dur bakalım." diyemiyorsun ona, merak ettiğin şeyler var ama korkuyorsun da, bayağı bir zamandır bu kadar heyecanlanmamıştın itiraf et...

Konunun fazla konuşulup karşındakinin ilgisini kaybetmesinden korkarak arada farklı konular atıyorsun ortaya. Onun heyecanlanması neden o kadar önemliyse! Ama değil mi ki sen heyecanlısın, karşındaki de en yakın dostun olarak heyecanını paylaşmak zorunda. O yüzden heyecan kontrolü önemli. O yüzden zaman zaman konuyu değiştirip tekrar ana konuya dönmek onu zorlamıyor. Arkadaşın seninle gurur duyuyor. Tam olarak neden gurur duyduğunu bilmeden yapıyor bu işi... Sonra yine konuyu değiştirme çabalarından birinin içinde Köpekdişi diye bir filmden bahsediyor. "Mutlaka izlemelisin." diyor "o kadar vurucu ki yarıda bıraktım." İlgini çekiyor film, ama "Bu filmi birlikte izleyeceğiz." diyor. "Tamam." diyorsun, izleriz bir ara...

Sonra durup dururken tekrar ana konuya dönesin geliyor.

"Biliyor musun?" diyorsun "bu akşam sinemaya gideceğiz."

Kimle? Kimle olacak, arkadaşının başını ne -kim- hakkında şişiriyorsan dakikalardır, onunla.

"Nasıl olacakmış?" diye zorluyor arkadaşın seni. "Bir saatte gidebilecek misin 3.000 kilometreyi?"
"Hayır." diyorsun. "Bir fikrimiz var."

Eve gidiyorsun arkadaşınla vedalaşıp. Suratında hala o gülümseme var. Bilgisayarını açıyorsun, karşında o...

"Hangi film?" diyorsun, heyecanla konuşmaya başlıyorsun.
"Köpekdişi diye bir film varmış. Haneke ve Lars Von Trier sevenler, bu filme bayılırmış." diyor.

Sadece bakıyorsun.
Gülüyorsun.
Ve film başlıyor.
Asla unutamayacağın bir filme doğru yol alıyorsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder