23 Temmuz 2012 Pazartesi

Çatal

""Gördüğün rüyayı bozmaya geldim ben..." dedi." diyorum böylesi bir mesleğe hiç yakışmayacak bir kalemle söylediklerimi bir bir elinde tuttuğu not defterine yazan adama. Yabancılaşmadım, bu adamı tanıyorum. Sadece daha epik ve akılda kalıcı bir başlık yapmak niyetindeyim, o yüzden kendisinden adam diye bahsettim efendim. Evet, efendim. Kendisi benim psikoloğum. Daha doğrusu sevgili ikiz kardeşimin psikoloğu... Ama böyle şeyler olur, sonuçta biz varlık içinde bir aile değiliz ve arada Tanrı vergisi benzerlikleri kullanmaktan kaçınmak olmaz, öyle değil mi?

Kardeşim bir deli. Yani doktorların söylediği tam olarak böyle olmasa da, bir süre boş boş baktıktan sonra yumuşatmaya çalışarak yavaşça anlattıklarından bu çıkıyor ortaya. Kardeşimin bir çatlak olduğu. Zaten kendisini öldürmesinin de doktorun anlatmaya çalıştığı bu durumla ilgisi var sanırım; ama bu çok da önemli bir mesele değil. Annem bile pek takılmıyor bu duruma. Aynısından bir tane daha var diye düşünüyor belki de. Büyüklerin ne yapmaya çalıştıklarını ne kadar anlayabilirsiniz ki? Kadındaki gözle görülür tek değişiklik, benle olan ilişkisi... Çok fazla üzerime düşüyor bir süredir. Sanırım benim de gidebileceğim ihtimali, kardeşimi iplemeye pek fırsat bırakmadı kendisi üzerinde... Düşünüyorum da, kardeşim olmak istemezdim. İyi ki yumurtanın bu tarafında kalmışım.

Psikolog, "Başka?" diyor. Biliyorum, aslında benimle ilgileniyor. Sadece kendisine anlatılanlara bir anlam veremiyor çünkü benden önceki seanslarda, yine benim görünümümdeki bir adam kendisine başka başka dertlerden muzdarip olduğunu anlatıyordu. Derslerinin kötü olduğu ve babasıyla ilişkisinin asla istediği kadar güzelleşemeyeceği belki de... Ama biz babamla mükemmel anlaşırız. O yüzden farklı şeylerden bahsediyor olmalıyız. Bunun dışında örnekleri çeşitlendirecek olursak, benden önceki ben muhtemelen barda tanıştığı fakat kendisine yüz vermeyen bir çocuğu şikayet etti kendisine. Peki, ben öyle miyim? Hayır efendim. Ben kadınlardan hoşlanırım. -kız diyenden de nefret ederim sözü açılmışken-

"Başka?" sorusuna verebilecek cevabım yok. Sadece biraz ilginç bir şekilde, kardeşimin rüyalarıma girdiğini anlatmaya çalışıyorum. Ama kelimeleri doğru seçemeyecek olma kaygımdan, çok verimli bir seans geçirmiyoruz belli ki. Yine de zorluyorum kendimi konuşmak için.

"Rüyalar..." diyorum "çok garip rüyalar görüyorum bu ara. Sanki ölmüş ve yeniden doğmuş bir başka ben varmış ve ölümünün sebebini üzerime yıkmaya çalışıyormuş gibi."

"Tıpta bunun bir adı var..." demeye yelteniyor artık parayı hak ettiğini göstermeye çabalayan psikolog.

"Tıptaki adları sevmiyorum." diyorum.

"Ama sen doktor olmaya karar verdiğini söylemiştin. Latince seni çekerdi. Yanlış mı hatırlıyorum."

"Latince güzel dil. Ama ben çok sık karar değiştiririm."

Yakalanmaya niyetim yok. Malesef beni tongaya düşüremeyeceksin sevgili Tıp Lisanı Düşkünü Beyefendi, diye düşünüyorum.

"Birşey içmek ister misin?" diye soruyor, ben susuyorum. Sonra aniden cevaplıyorum.

"Belki bir bardak su alabilirim."

Hemen getireyim deyip kalkıyor ayağa. Kalkarken pantolonundan çatalı görünüyor. Midem bulanmıyor ama dediğim gibi çatalı görünen bir psikologu kimse ciddiye almaz. Kardeşimin ölüm nedeni sensin, diye düşünüyorum artık yerinde yeller esen fakat gözlerimin önüne kazınmış çatala dik dik bakarak.

Kalkıp gidiyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder