1 Nisan 2012 Pazar

Çıldırmıcam

Ne bok yiyeceğini bilmez bir halde; bir ocağa giden bir temmuza gelen bir bahar havası var dışarıda. Az önce yanından geldim, dertleşmek ister gibiydi. Neden ısınamıyorum bilmiyorum, diyecek oldu; tam o an göz göze geldik. Canını sıkmamasını söyledim. "Hayat o kadar da iki renkten ibaret değil. Belki sıcak gelmiştir ama içi donmuş bizlerin çözülmesi için biraz daha zaman gerekiyordur, kim bilir. Sonuçta bir gün gelecek, terden klimalara abanacağız öyle değil mi?" dedim. Cevap bekleyen sorularımdan biriydi bu. Ama yok. O pek oralı değil. Şimdi bakıyorum da dinlemiyor bile beni. Atlıyor bir meltemin koynuna, basıp gidiyor boğazı takip ederek Karadeniz sularına...

Bir türlü istediğim sulara çekip memnun edemiyorum bahar havasını... Oysa onun beni memnun etmeye çalışması gerekirdi. Ne ara rolleri değiştik, inanır mısınız bilmiyorum. Üstelik inatçıyım da. Beni iyi eden birşeyler bulup, uzaklardaysa da derinlerden çıkarıp bahar havasının 'havasını' yerine getirmeye and içtim. Ben doğaüstü gücü olmayan süper kahraman... Tüm çabalarım iyilik getirmesini ümit ettiğimiz şeylerin, kendilerini iyi hissetmelerine yardımım dokunsun diyedir...

Ona kararını daha çabuk verebilmesi için, tam da bu pazar sabahına yetişen harika bir armağanım var. Rahatsız edici 1 Nisan şakalarından; her aldığım haberde daha da canımı canımdan söken doğalgaz ve türevi hayati maddelere zamlardan ve muhtemelen bu saatlerde yine herhangi bir cüzama karşı doldurulmuş, ana baba günü halini almış meydanlardan soyutlanma hali benim için bu parça... Belki gerçeklik tutkunu diğer kimselerin mantıken yazdıklarımla ilgili bir yere oturtamayacakları bir iş... Ve fakat ben bu adamlarla aynı topraklarda olduğumdan ve bu adamlarla aynı dönemde gelmek bilmeyen baharı beklemekten sağlam keyif alıyorum...

Büyük Ev Ablukada...
Çıldırmıcam...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder